GÜZİDE
Bir Servetifünun Tercümanı

SERVETİFÜNUN'DA TÜRLER

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATINDA ŞİİR

  • Servet-i Fünuncular şiirin konusunu iyice ge­nişletmişler; aşk, doğa, karamsarlık, düş kı­rıklıkları, gerçeklerden kaçış, doğaya yönel­me... gibi temaları işlemişlerdir. Sadece Tevfik Fikret, sosyal konulu bir iki şiir yazmıştır.
  • Şiirde "sanat için sanat" anlayışının gereği olarak "estetik olgunlaşma" ya önem veril­miştir.
  • Hemen hemen tüm Servet-i Fünun şiirinde aruz ölçüsü kullanılmış, hece ölçüsü küçüm­senmiştir. Sadece Tevfik Fikret şiirde hece ölçüsünü de denemiştir.
  • Aruz ölçüsü Türkçeye başarıyla uygulanmış, bu ölçüye canlılık getirilmiştir.
  • Klasik beyit anlayışı yıkılmış, şiirde anlam di­zeden dizeye taşınmıştır. Bir başka deyişle şiir (nazım), düzyazıya (nesre) yaklaştırılmış; cümlenin bir dize ya da beyitte tamamlan­ması geleneği yıkılmıştır. Bunu, Tevfik Fik­ret'in "Balıkçılar" adlı şiirinden alınmış şu parçada görmek mümkündür:

Şafak sökerken o yalnız, eski bir tekneciğin

Düğümlü, ekli, çürük ipleriyle uğraşarak

                                           İlerliyordu; deniz aynı şiddetiyle şırak

Şırak dövüp eziyor köhne teknenin şişkin

Siyah kaburgasını... Âh açlık âh ümidi"

  • Bu dizeleri yan yana getirip okuduğumuzda ortaya bir düzyazı (nesir) çıktığını görebiliriz.
  • Divan şiiri nazım biçimleri tamamen bırakıl­mış, müstezat serbestleştirilmiştir. Batı şi­irinden alınan sone ve terza-rima gibi biçim­ler ilk kez kullanılmıştır.
  • Şiirde bütün güzelliğine (kompozisyona) önem verilmiştir.
  • Divan ve Tanzimat şiirindeki "göz için kafi­ye" anlayışı yıkılmış; "kulak için kafiye" görü­şü benimsenmiştir.
  • Dil, çok ağır ve sanatlıdır. Şiirlerde Arapça ve Farsçadan alınma birçok sözcük ve tam­lama kullanılmış; çok kimsenin anlamadığı bir dille şiirler yazılmıştır. Servet-i Fünuncuların en büyük yanlışları dil konusunda ol­muştur, denilebilir.
  • "Nahcir" (av), "tiraje" (gökkuşağı), "saat-ı se-men-fâm" (yasemin renkli saatler), "Lerziş-i bârid" (soğuk titreme)... Servet-i Fünun şi­irinde ilk kez kullanılan sözcük ve tamlama­lara örnektir.
  • Edebiyatımızda "mensur şiir" örnekleri ilk kez bu dönemde verilmiştir (Halit Ziya).
  • Servet-i Fünun şiirinde Parnasizm ve Sem­bolizm akımları etkili olmuştur. Sanatçıların eserlerinde yer yer Romantizmin etkileri de görülmektedir.

 

SERVET-İ FUNUN EDEBİYATINDA ÖYKÜ VE ROMAN

  • Roman ve öyküde çağdaş Fransız edebiyatı örnek alınmış, Realizm ve Naturalizm akım­larından etkilenilmiştir.
  • Romanlarda İstanbul'un aydın çevreleri ile saray ve konak yaşamı konu edinilmiştir. Bi­reysel acılar, düş kırıklıkları, aşklar... üzerin­de durulmuştur.
  • Servet-i Fünun romancıları, içinde yaşadık­ları çevreyi anlatmışlardır. Romanların ço­ğunda Türk toplumunun ne ölçüde Batılılaş­makta olduğunun örnekleri verilmiş, Batılı yaşam tarzının Türk toplumundaki yansıma­ları gösterilmiştir. Sanatçılar, yerli karakterle­rin psikolojilerini tahlil etmişler; toplumsal yaşamla değil, "ev içi" ile ilgilenmişlerdir.
  • Öykülerde sıradan kişilere ve halkın yaşantı­sına daha çok yer verilmiş; öyküler roman­lardan daha sade bir dille yazılmıştır.
  • Gerçekçi akımların gereği olarak sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir.
  • Tanzimat romanında görülen gereksiz be­timlemeler bırakılmış, betimleme roman kah­ramanlarının psikolojilerini ortaya koymak için yapılmıştır.
  • Teknik yönü çok sağlam romanlar yazılmış; modern Türk romanının temelleri atılmış ve ilk örnekleri (Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu) ve­rilmiştir.
  • Servet-i Fünun öykü ve romanları, teknik ba­kımdan üstünlüklerine rağmen dil ve üslupta hatalı bulunmuştur. Tanzimat'la başlayan dili sadeleştirme çabalarına zarar veren bu "Sanatkârâne üslup" eserleri anlaşılmaz kılar. Kimi yazarlar, eserlerinin 1920'den sonraki baskılarında sadeleştirmeler yapar.
  • Fransız dilinin cümle yapısı Türkçeye aktarıl­mış; eserlerde devrik ve eksiltili cümlelere yer verilmiştir. Dil ve üslupta aydınlara hitap eden bir anlayış benimsenmiştir.



SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATINDA TİYATRO

  • Tiyatro, doğrudan toplum yaşamını dile geti­ren ve topluma seslenen bir türdür. Servet-i Fünuncular kendi düşüncelerini yansıtan oyunların bu dönemde oynanmasına izin ve­rilmeyeceğini bildikleri için tiyatro eseri yaz­mamışlardır.
  • Bu dönemde tiyatro sahnelerinde tuluat kumpanyaları temsiller vermiş, bu temsiller 1908'e kadar sürmüştür.
  • Servet-i Fünuncular 1908'den sonra bazı ti­yatro eserleri ortaya koymuşlardır. Ancak Servet-i Fünuncuların bu piyesleri diğer tür­lere göre oldukça zayıftır. Bu denemelerde konuşma diline yaklaşmak için çaba göste­rilmiş; eserlerde evlenme, boşanma ve ka­dınların medeni hakları gibi konular işlenmiş­tir.
  • Hüseyin Suat Servet-i Fünuncular içinde ti­yatroyla en çok ilgilenen sanatçıdır. Başarılı bir tiyatro dili olan sanatçının "Şehbal Yahut İstibdadın Son Perdesi" (1908), "Deva-yı Aşk" (1910) gibi eserleri vardır.
  • Tiyatro alanında bir iki eser veren Halit Ziya, bu türde başarılı değildir. Kâbus (1918) adlı dramı ve Fransızcadan adapte ettiği iki tiyat­ro (Füruzan, Fare) teknik olarak zayıftır.
  • Mehmet Rauf, roman dışında tiyatro eserleri de yazmıştır: Pençe (1909), Cidal (1911), Di­ken (1917) eserlerinden bazılarıdır.
  • Cenap Sahabettin de bir iki eseriyle bu türe katkıda bulunur: Yalan (1911), Körebe (1917).

 

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ

  • Servet-i Fünun döneminde eleştiri, daha çok başkalarına cevap verme ya da Servet-i Fünun'un görüşlerini savunma biçiminde geli­şir.
  • Şair ve yazarlar nazımda kullanılan sözcük­lerin yapaylığı, anlam karışıklığı yönünden ağır eleştiriler alırlar, yine sanatçıların bir kıs­mı Batı hayranlığını körüklemekle suçlanırlar. Kişileri Türk olmayan iki öykü yazdığı için Halit ziya, milli olmamakla suçlanmıştır. Ser­vet-i Fünun yazarları bu eleştirilere cevap verirken soğukkanlılıklarını yitirmezler.
  • Halit Ziya, Hüseyin Cahit, Ahmet Şuayp, Mehmet Rauf... gibi yazarlar Batılı yazarların sanat ve edebiyatla ilgili görüşlerini açıkla­maya çalışır; Batılı sanatçıları tanıtırlar.
  • Servet-i Fünun'da edebiyat eleştirisiyle ilgi­lenen tek sanatçı, Ahmet Şuayp (1876 -1910)'tır. Ahmet Şuayp, bir edebiyat eserinin psikoloji ve sosyolojinin verilerine dayanıla­rak eleştirilmesi gerektiğini söyler, Fransız eleştirmeni Hlppolyte Taine'den etkilenir ve yazılarını Servet-i Fünun dergisinde "Hayat ve Kitaplar" başlığı altında yayımlar. O, eleş­tirilerinde nesnel olmaya çalışır; eserlerin ku­surlu ve güzel yönlerini bir arada gösterir.
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol