SERVETİFÜNUN'UN DAĞILIŞI
Servet-i Fünun topluluğunun dikkate değer yanı, beş yıl gibi bir kısa süre içerisinde sanat ve edebiyat alanında ağırlığını hissettirmiş olmasıdır. Özellikle tenkit yazılarına geniş ölçüde yer verilen derginin, topluluk içine dönük eleştiriye yeterince açık olmaması dikkat çekicidir.
Ali Ekrem (Bolayır) , Servet-i Fünun şiirlerinin kusurlarından bahseden “Şiirimiz” adlı yazısını dergiye gönderir. Tevfik Fikret, yazıyı bazı değişikler ile dergide yayınlar. Ancak bu yazı, tepki ile karşılanır. Ali Ekrem de, yazısının kısaltılmış olarak yayınlanmasından rahatsızlık duyarak, Servet-i Fünun dergisinden ayrılır. Derginin dağılışına giden ilk adam olan bu ayrılışı “Ma’lumat” dergisine geçen Ahmet Reşit Rey, Sami Paşazade Sezai, Menemenlizade Tahir Bey de izler. Böylece dergide ilk ciddi anlaşmazlık ortaya çıkar ve dağılma noktasına gelinir. Dergideki bu yaprak dökümünü Fikret, şu ünlü mısralarıyla dile getirir:
“Ayın Nadir hakaret gördü gitti
H.Nazım başka hikmet gördü gitti
Sezai fazla hürmet gördü gitti
Hele Tahir Bey’in ahvali malum
O Tahir’le karabet gördü gitti.”
Aşırı alınganlığı, titizliği ve geçimsizliği ile bilinen Tevfik Fikret ile 1897’de Servet-i Fünun’da yayınlanan “Vasiyet” şiiriyle çok beğenilen Ali Ekrem arasında içten içe bir çekişme görülür. Ali Ekrem’in “Şiirimiz” başlıklı yazısıyla iyice belirginleşen bu çekişme, dergi içinde kırıcı ve sübjektif davranışlara neden olur. Servet-i Fünun dergisinden tek tek kopuşları içine sindiremeyen Tevfik Fikret de, kısa bir süre sonra, Ahmet İhsan’la aralarında çıkan bir antlaşmazlık dolayısıyla dergiden ayrılır. Yerine Hüseyin Cahit Yalçın geçer.
Hüseyin Cahit’in Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” makalesi bahane edilerek, derginin yayını II. Abdulhamit tarafından durdurulur. Altı hafta sürecek bu zorunlu tatilin ardından dergi, 5 Aralık 1901’de tekrar yayına devam eder. Ancak Hüseyin Cahit, derginin yazı işlerini bırakmış, diğer edebiyatçılar ayrılmış, dergi ilk halindeki gibi bir fen yayını haline gelmiştir.